Kursun Önemi
Avrupa Bilim Vakfı (European Science Foundation) deney hayvanlar üzerinde deney yapacak, bakım ve beslenmesiyle ilgilenecek kişilerin yeterli eğitim almış olmaları zorunluluğuna dikkat çekmiştir. ) Bu bağlamda Avrupa Birliği mevzuatı (Direktif 86/609/EEC, Madde 14) aynı zamanda Avrupa Konseyi (Konvasiyon ETS 123 Madde 26) hayvanlar üzerinde deney yapacak kişilerin yeterli eğitim ve uygulamadan geçmiş, hayvan deneyleri hakkındaki yasaları bilen, etik kuralları uygulayan deneyimli araştırmacılar olması gerektiğini bildirmektedir. Benzer şekilde; Avrupa Laboratuar Hayvanları Bilimi Dernekleri Federasyonu (Federation of European Laboratory Animal Science Associations-FELASA), hayvanlar üzerinde yapılacak deneyleri planlayan, yöneten araştırmacıları kategori C adı altında toplamış ve bu kişilerin hayvan deneyleri yönetmeden önce en az 80 saatlik bir kurs almaları gerektiğine işaret etmiştir (1). Bir değerlendirme sürecini geçtikten sonra hak edilen sertifika sonunda hayvan deneylerini yapmaları ve yönetmeleri istenmiştir. Maalesef henüz ülkemizde böyle bir kurs mevcut değildir. Verilen kurslar da araştırma sempozyumu veya kongrelerine müteakip verilen 1-2 günlük kursa katılım sertifikasından ibarettir (2,3,4). Bu kurslarda verilen katılım sertifikası hiçbir şekilde FELASA’nın öngördüğü sertifika anlamında değildir. Dolayısıyla bu kurslar gerek ders saati gerekse muhteviyat olarak Avrupa Birliği’nin öngördüğü FELASA’nın akreditasyon sürecine aldığı kursların gereğini (5) yerine getirmekten hem kapsam hem de eğitim süresi olarak çok uzaktır. Katıldığımız yurt dışı kongre, sempozyum ve çalıştaylarda (6,7,8) böyle bir kursun henüz Türkiye’de neden başlatılamadığı da Avrupalı meslektaşlarımız tarafından yöneltilen sorular arasındadır. Son yıllarda ülkemizin biyomedikal araştırmalardaki artan yayın sayısına rağmen yapılan yayınların yeterince atıf alamaması da bu bağlamda sorgulanması gereken diğer bir sorudur. 80 saatlik kurs sertifikası olmayan bilim insanlarımızın Avrupa’daki araştırma merkezlerine gittiklerinde hayvan deneylerinde konusunda sıkıntı çektikleri bilinmektedir ve böyle bir kursu almadan gittikleri içinde orada araştırmaya ayırmaları gereken zamanın bir bölümünü kurs ve sertifika almakla geçirmektedirler. Dolayısıyla asıl amaçları için ayırmaları gereken zamandan fedakarlık etmek zorunda kalmaktadır. Avrupa Birliği gerek Türkiye’de gerekse Balkan ülkelerinde laboratuar hayvanlarının bilinçli kullanımını, etiği, ve alternatifleri konusunda bilinç uyandırmak için 2005 yılında bir çalıştay düzenlemiştir (7). Bu çalıştayın sadece belirli ülkelere yönelik olması dikkat çekici bir konudur.
Yeterince eğitim almamış araştırmacılar hayvan deneyleri ile ilgili yeterince öngörüde bulunamadıkları için birçok deney tamamlanamamakta veya olması gerektiği gibi sonuçlandırılamamaktadır. Sonuç olarak başlangıçta sorulan bilimsel soru yerinde olmasına rağmen deneyin yapılmasındaki sıkıntılar yüzünden çalışmanın sonucu kaliteli bilimsel dergilerde yayımlanması oldukça zor hale gelmektedir. Ayrıca Ülkemizden Avrupa Birliğine sunulacak projelerin hayvan deneyi içermesi durumunda etik kurul raporlarını yanında hayvan deneylerini yönetecek veya yapacak araştırmacının böyle bir kurs sertifikasına sahip olup olmadığının sorgulanacağını da unutmamak gerekir. Aslında bu sorunun ilk sorulması geren yerde etik kurullardır. Araştırmacılara kaynak sağlayan kurumlarında bu bağlamda sorumluklarının olduğunu da unutmamak gerekir. Hayvan deneyleri etiği açısından yeterince bilgilendirilmeyen araştırmacı istemeden de olsa etik kuralları ihlal edebilmekte ve dolayısıyla 2004 yılında çıkan Hayvan hakları kanununa, yine 2004 yılında çıkan Tarım Bakanlığı yönetmeliğine, 2006 yılında çıkan Çevre Bakanlığı Hayvanları koruma yönetmeliğine ters düşen eylemler yapabilmektedir. Sonuç olarak araştırmacıların yasal anlamda da sorumlulukları bulunmaktadır.